Türkiye’nin yüzde 16’sını volkanlar kaplıyor

Türkiye’de on aktif volkan bulunuyor. Bu volkanlar şu an uyusa da gelecekte yeniden aktivite göstermesi jeolojik olarak muhtemel. Volkanlar alansal olarak Türkiye’nin yüzde 16’sını kaplıyor

Türkiye’nin yüzde 16’sını volkanlar kaplıyor

Son yılların en büyük volkanik patlaması Pasifik’teki Hunga Tonga Yanardağı’nda meydana geldi. Patlama o kadar güçlüydü ki, Pasifik kıyısındaki ülkelere tsunami uyarıları bile verildi. Dünyada her yıl, bu ve buna benzer yanardağ patlamaları meydana geliyor.

Lavlarını püskürtmeseler de Türkiye’de de pek çok aktif volkan bulunuyor. Bu volkanlardaki hareketlilik ancak takip edilerek saptanabiliyor. Bir gün tıpkı dünyadaki örnekleri gibi “Patlayıp lavlarını püskürtebilirler mi?” sorusu ise merak uyandırıyor. Konya Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kürşad Asan, Türkiye’nin volkanlarını TRT Haber’e değerlendirdi.

Türkiye’de 10 aktif volkan bulunuyor

Türkiye’nin tektonik bir kuşak olan Alp-Himalaya orojenik kuşağının bir parçası olduğunu ifade eden Prof. Dr. Asan, “Ülkemizde jeolojik olarak farklı tip ve yaşta volkanlar yaygın olarak bulunuyor. Bunlar alansal olarak Türkiye’nin yaklaşık yüzde 16’sını kaplıyor” diyor.

Son 10 bin yıl içerisindeki davranışları incelendiğinde, jeolojik açıdan ülkemizdeki aktif volkanlar ise şöyle sıralanıyor:

Acıgöl (Nevşehir), Ağrı Dağı (Iğdır- Ağrı), Erciyes Dağı (Kayseri), Göllüdağ (Niğde), Hasan Dağı (Aksaray), Karacadağ (Şanlıurfa-Diyarbakır), Karapınar (Konya), Kula (Manisa), Nemrut Dağı (Bitlis), Tendürek Dağı (Ağrı).

Türkiye’nin yüzde 16’sını volkanlar kaplıyor

“Volkanik aktiviteler, önceden belli oranda tahmin edilebilir”

Son dönemlerde özellikle Erciyes ve Hasan Dağı’ndaki hareketliliğe ilişkin haberler gündeme geliyor. Prof. Dr. Asan konuya ilişkin, “Bu volkanlardan güncel gaz çıkışlarının gözlenmesi ve bölgedeki sıcak su kaynaklarının varlığı bunların aktivitesine dair önemli ipuçları” yorumunda bulunuyor.

Volkanik aktiviteler birdenbire gelişmiyor. Çeşitli araştırmalar sayesinde süreç adım adım gözlenebiliyor. Prof. Dr. Asan, volkanların nasıl takip edildiğini şöyle anlatıyor:

“Volkanik aktiviteler, önceden belli oranda tahmin edilebilir jeolojik olaylardır. Bu tahmin işlemi, ileri teknoloji araştırma kurumları olan volkan gözlemevleri vasıtasıyla yapılıyor. Volkan gözlem evlerinde aktif volkanlar, jeolojik ve jeofiziksel yöntemlerle izleniyor. Böylece sismik aktivite (depremsellik), yer deformasyonu, ısıl değişim ve volkanın çıkardığı gazların bileşimi gibi veriler sürekli olarak kayıt altına alınıyor. Bu verilerden elde edilen sinyaller, volkanın bir sonraki aktivitesinin ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmek için kullanılıyor.”

Fotoğraf: AA Arşiv

Türkiye’de aktif volkanlar takip edilmeli

Peki Türkiye’deki volkanlar ne durumda? Şimdi değilse bile ileride patlamalar görülebilir mi? Prof. Asan sorunun yanıtını şöyle veriyor:

“Türkiye’deki volkanların, uyuyan tipteki aktif volkanlar olduğu ve gelecekte yeniden aktivite göstermesinin jeolojik olarak muhtemel olduğu unutulmamalı. Ancak buradan bu volkanların yakın gelecekte yıkıcı etkileri olabilecek püskürmeler üretebileceği anlamı çıkarılarak, volkanların çevresinde yaşayan insanları paniğe sevk etmek doğru olmaz. Bu nedenle ülkemizdeki aktif volkanların uzmanlar tarafından izlenerek, oluşabilecek potansiyel risklerin değerlendirilmesi uygun olacaktır.”

Bu bölgelerde meydana gelen depremlerin, volkanik hareketlilik yaratıp yaratmayacağı da merak edilen bir diğer konu. Prof. Dr. Asan, “Detaylı araştırmalar yapılmadan bölgede yaşanan depremlerin, bir volkanik püskürmenin öncüsü olduğunu iddia etmek bu aşamada spekülatif olacaktır” diyerek sözlerini sürdürüyor:

“Volkanik püskürmeler ile depremler arasında yakın bir ilişki mevcuttur. Aktif volkanik sahalar, sıcak-hareketli eriyik (magma) ve akışkanların yoğunlaştığı yerler olduğu için, diğer alanlara nazaran depremselliğin yüksek olduğu sahalardır. Bu nedenle gerek volkanik püskürme ile ilişkili gerekse de püskürme olmaksızın magmanın kabuk içinden yüzeye doğru hareketine bağlı olarak, depremsellikte belirgin bir artış gözlenir.”

Fotoğraf: AA Arşiv

Volkanik depremler farklı özelliklere sahip

Volkanik kökenli depremlerin çoğunlukla tektonik depremlerden farklı sismik sinyaller ürettiğini belirten Prof. Dr. Asan, “Volkanik depremler, tektonik depremlere göre daha sığ -genel olarak 9 kilometreden az- odaklıdırlar. Volkanik depremlerin tektonik depremlerden diğer bir farkı da volkanik depremlerin birbirine yakın büyüklükte meydana gelen bir grup sarsıntıdan oluşmasıdır ki, bu durum tektonik depremlerde gözlenen ‘ana şok’ ve ‘artçı şok’ karakteristiklerine benzemez” diye açıklıyor.

Volkanların çevresindeki artan sismik hareketliliğin, bir volkanik aktivitenin öncüsü olup olmadığının ortaya konulabilmesi Türkiye’de son yıllarda çeşitli araştırmalar yürütüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Asan, “Bu araştırmaların somut sonuçları ortaya konulmadan değerlendirme yapmak spekülasyona neden olacaktır” diyor ve sözlerini şöyle noktalıyor:

“Bazı volkanlar öncesinde hiçbir sinyal vermeden de püskürebiliyor. Bu nedenle yukarıda adı geçen volkanlara karşı sürekli uyanık kalmamız gerekiyor.”

Admin

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER