İklim uzmanları uyarıyor: Türkiye’nin bu yıl alacağı kararlar 2053’e giden yolu belirleyecek

Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelesi açısından bu yılın yoğun bir gündeme sahip olacağını belirten iklim uzmanları, yol haritalarının belirlenmesindeki ilk ve en etkili adımın kömürden çıkış stratejisi açıklamak olduğunu dile getiriyor.

İklim uzmanları uyarıyor: Türkiye’nin bu yıl alacağı kararlar 2053’e giden yolu belirleyecek

Geçen yıl Paris Anlaşması‘na taraf olan ve 2053 için net sıfır emisyon hedefi açıklayan Türkiye’de iklim değişikliğiyle mücadele projeksiyonu için atılan ilk adımlardan biri, kamu kurumları, yerel yönetimler, uzmanlar, iş dünyası, uluslararası kuruluşlar, özel sektör ve STK’lerden 500’den fazla konuşmacının katkı sağladığı toplantılarla başlayan İklim Şurası oldu. Şura gelecek ay, sonuç bildirgesini yayımlayacak. 

Emisyon azaltımı, iklim değişikliğine uyum, adil dönüşüm, karbon emisyonu ticareti gibi konularda uzman ve paydaşları bir araya getiren şuranın, Türkiye’nin ulusal katkı beyanının katılımcı ve kapsayıcı olması için önemli bir araç olacağı ifade ediliyor.

Ayrıca hazırlıkları devam eden İklim Kanunu‘nun bu yıl tamamlanması ve  Türkiye’nin Mısır’da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 27. Taraflar Konferansı’nda (COP27) güncellenmiş ulusal katkı beyanını sunacağı tahmin ediliyor.

Şahin: İlk adım yeni kömürlü santrallerinin iptal  açıklaması olmalı

Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesi açısından bu yılın yoğun bir gündeme sahip olacağını belirten iklim uzmanları, yol haritalarının belirlenmesindeki ilk ve en etkili adımın kömürden çıkış stratejisi açıklamak olduğunu dile getiriyor.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin,  Türkiye’nin 2022’ye “iklim politikalarını bütünüyle değiştirme” iddiasıyla girdiğini söyledi.

Ancak bütün adımların aynı anda atılması veya her sorunun aynı anda çözülmesi gerekmediğinin altını çizen Şahin, “O nedenle Türkiye’nin aşamalı bir yaklaşım belirlemesi doğru olur. İlk adım olarak yeni kömürlü termik santral lisanslarının tamamının iptal edildiğinin açıklanması gerekir. Bu adım ulusal katkı beyanı hazırlıkları tamamlanmadan yapılabilir ve Türkiye’nin 2053’te net sıfır emisyon hedefi yolundaki samimiyetini ispat etmiş olur. Ayrıca böyle bir karar bundan böyle enerji politikalarının iklim gerekleriyle uyumlaştırılacağını ilan etmek anlamına gelecektir.” diye konuştu.

Şahin, en uygun ikinci adımın yaş ve kirleticilik kriterlerine göre 2030’a kadar mevcut kömürlü termik santrallerin hangilerinin ve hangi sırayla kapatılabileceğinin belirlenmesi ve açıklanması olduğunu ifade etti.

‘Ulaşımda karbon emisyonu azaltılmalı’

Ulusal katkı beyanıyla kömürden tamamen çıkış tarihinin de açıklanması gerektiğini anlatan Şahin, şöyle devam etti:

“Bizim çalışmalarımız bu tarihin en geç 2035 olması gerektiğini ortaya koyuyor ancak bu tarih gelmeden zaten mevcut santrallerin önemli bir kısmının kapatılması gerekiyor. Türkiye’nin uzun vadeli bir kömürden çıkış tarihi belirleyip bu tarihe kadar bütün kömürlü santralleri tam kapasite çalıştırmayı düşünmesi yapacağı en büyük hata olur. Türkiye’nin bu yıl atması gereken üçüncü adım petrol bağımlılığını azaltacak iddialı bir elektrikli ulaşım planı hazırlamak. Ulaşımda başta karayolu yük taşımacılığı olmak üzere yüksek karbon emisyonundan sorumlu ulaşım araçlarının payının azaltılmasına ve birkaç yıl içinde artık sadece elektrikli araçlar üretilmesine yönelik bir otomotiv stratejisi en kısa zamanda geliştirilmelidir. Aksi takdirde Türkiye’nin en önemli sanayi sektörlerinden biri olan otomotiv önümüzdeki birkaç yıl içten yanmalı motorla çalışan araç siparişleriyle mevcut kirletici yolda kilitlenir. Oysa Türkiye’nin en hızlı dönüştürebileceği sektör Avrupa Birliği ülkelerine ihraç kalemleri arasında ulaşım araçları önemli yer tuttuğu için otomotivdir.”

‘Yeşil Mutabakat kanunu hazırlıkları yapılmalı’

Şahin, Türkiye’nin metan salımlarını durdurmak için de harekete geçmesi ve bu konuda eylem planı hazırlaması gerektiğini belirterek, “Bu yıl atılması gereken ilk dört adımın ardından ulusal katkı beyanının COP27’ye kadar hazırlanması, 2023 için de iklim kanunu ve yeşil mutabakat kanunu hazırlıkları yapılması gerekiyor. Türkiye yeni katkı beyanında 2030 için mutlak azaltım hedefi almalıdır. Bu hedef de bilimsel çalışmalarla ve sektörlerin ve uzmanların katıldığı bir diyalog içerisinde belirlenmelidir.” dedi.

‘Kömürden çıkış 2035’te emisyonları yüzde 82,8 azaltabilir’

Kömürün Ötesinde Avrupa Kampanyacısı Duygu Kutluay ise bu yıl somut adımlar atılmasının Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelenin sunduğu fırsatlardan bir an önce yararlanmaya başlaması için önemli olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefine ulaşması için yapması gereken en etkili ve kolay adım iklim değişikliğine neden olan küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 46’sı, elektrik sektörü sera gazı emisyonlarının da yüzde 72’sinin sorumlusu olan kömürden vazgeçme hedefi koymak” dedi.

Yaptıkları modellemeye göre, kömürden çıkışların karbon emisyonlarını 2035’te yüzde 82,8 azaltacağını ve elektrik üretiminde tamamı yerli ve yenilenebilir kaynakların payının iki katına çıkacağını anlatan Kutluay, Türkiye’nin zengin yenilenebilir kaynakları sayesinde yapacağı enerji dönüşümünün enerji bağımsızlığını sağlamasının yanı sıra bu alanda lider konuma geçmesine de ön ayak olacağını vurguladı.

‘Emisyon Ticaret Sistemi temiz kaynaklara yatırımı hızlandıracak’

Ember Elektrik ve İklim Veri Analisti Ufuk Alparslan da Türkiye’de 2021’de ilk kez rüzgar ve güneşten üretilen elektriğin daha ekonomik hale geldiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Bu yıl Türkiye’nin özellikle Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) ilişkin çalışmalarını hızlandırmasını bekliyoruz. 2023’te başlayıp 2026’da ilk kez finansal yükümlülük doğuracak Sınırda Karbon Vergisi uygulaması nedeniyle ekonomik açıdan daha da önem kazanan ETS, temiz teknolojilere yönelimi hızlandıracak ve ülkemize yenilenebilir enerji yatırımları için yeni kaynak yaratacaktır. ETS konusunda Türkiye’de uzun yıllardır altyapı çalışmalarının olduğunu biliyoruz. Yılın ilk çeyreğinde düzenlenmesi düşünülen İklim Şurası’nda bu konu daha detaylı olarak kamuoyunda da tartışmaya açılabilir.”

Admin

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER