Sungurlu Barajı yapılırsa binlerce dönümlük tarım arazisi, tarihi sütunlar sular altında kalacak

Kocaeli’de yapılmak istenen Sungurlu Barajı için alınan ÇED olumlu kararına karşı köylülerin açtığı davanın karar duruşması 13 Ekim'de. Barajın çevreye ve köy halkına etkilerini uzmanlarla konuştuk.

Sungurlu Barajı yapılırsa binlerce dönümlük tarım arazisi, tarihi sütunlar sular altında kalacak

İstanbul’un Şile ile Kocaeli’nin Kandıra ilçesi arasında yapılması planlanan Sungurlu Barajı ve HES projesi için daha önce alınan ÇED iptal kararına rağmen, DSİ tarafından tekrar alınan ÇED olumlu kararına karşı köylülerin açtığı davanın karar duruşması bugün görülecek. Dava öncesi TMMOB İKK Sekreteri Murat Kürekçi ve KEYAD (Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği) yönetiminde yer alan Yüksek Ziraat Mühendisi Hüseyin Yüce ile bölgeyi gezdik.

Sungurlu baraj projesinin hayata geçirilmesi durumunda sular altında kalacak Akçaova ve Teksen köylerindeyiz. Yolculuğumuz boyunca geçtiğimiz köylerde yer alan tarihi sütunlar, lahitler, fındık bahçeleri, binlerce dönümlük tarım arazileri hepsi bu barajla birlikte sular altında kalacak. Kandıralı geçimlik tarım faaliyetinden el çekmek zorunda kalacak, hayvancılık bitecek. Köylüler dededen kalma yerlerini bırakıp başka yerlere gitmek zorunda kalacak. Sayısız hikaye sulara karışacak. Peki ne için? ÇED raporunun da ortaya koyduğu gibi 'yapılmasa da olur’ bir baraj için, kısacası birilerinin rantı için.

Hüseyin Yüce

"BU BARAJA NE GEREK VAR?"

Hüseyin Yüce yapılması planlanan baraja ilişkin, “Barajın kurulacağı nokta aynı zamanda 2. derece deprem bölgesi. Mevcut Sungurlu regülatörüyle İstanbul’a yılda ortalama 85.72 hm3 su veriliyor. İSKİ raporlarına göre bu rakamın 110/115 hm3’ü bulduğu dönemler de olmuş. Baraj kurulduğu takdirde İstanbul’a verilmesi hedeflenen su miktarı ise 115 hm3. O zaman bu baraja ne gerek var? Bulunduğumuz Teksen köyü Türkiye’nin en eski Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin kurulu olduğu bir bölge. Yaşam alanlarımız, doğup büyüdüğümüz topraklar, hayvanlarımız yerle bir edilecek. Bizlere deniyor ki ‘size yeni ev yapacağız, bu konutların parasını size verilen kamulaştırma paralarından alacağız, o da yetmiyorsa sizlere kredi açacağız’. Geliri kalmamış, hayvancılığı, tarımı kalmamış insanlar krediyi neyle ödeyecek? Bu topraklar bizim değil, dedelerimizden emanet bize. Biz de torunlarımıza bırakacağız’’ diyerek öfkesini dile getiriyor.

Murat Kürekçi

Murat Kürekçi ise barajın sadece burada yaşayanları etkilemeyeceğini kuzeyli güneyli rüzgarlara doğrudan etki edeceğini, dolayısıyla da İzmit, Körfez, Derince ve yakanın öbür tarafını olumsuz etkileyeceğini belirterek “Çok açıktır barajın yapımında 5 tane inşaat firmasından birileri olacak. Halkın vergilerinin halk yararına olmayan böylesi bir proje için kullanılmasına karşı çıkıyoruz. Barajdan sonra burada yapılması planlanan turistik kafe, restoranlarda bu bölgenin çocuklarını komi, garson olarak çalıştırmayı tahayyül ediyorlar. Buradaki mesele sadece burada yaşayanların sorunu değil burası Kocaeli halkı başta olmak üzere herkesin sorumluluk duyması gereken bir mesele’’ diyor.

Kandıra’da son durağımız tarihi bir liman olduğu düşünülen bir alan oluyor. Biz gittiğimizde yaşlı bir köylü suyun kıyısına oturmuş, oltasını atmış bekliyordu. Belki de böylesi güzel bir yerin rant için sular altında kalacağını düşünüyordu… 

"KANAL İSTANBUL’UN YARATACAĞI SUSUZLUĞU BU PROJEYLE KAPATMAYA ÇALIŞACAKLAR"

Sungurlu Barajı için daha önce alınan ÇED iptal kararına rağmen; DSİ tarafından tekrar alınan ÇED olumlu kararına karşı köylülerin açtığı davanın karar duruşması bugün görülecek. Davanın Avukatı Fevzi Özlüer Sungurlu Baraj Projesi ile Kanal İstanbul projesi arasındaki ilişkiye dikkat çekerek; “Baraj projesi 1970’li yıllardaki planlamaların içinde yer alıyor, fakat sonra rafa kaldırılıyor. 2012 yılında gündeme gelen Kanal İstanbul projesiyle birlikte tekrar gündeme getiriliyor ve 2016 yılında DSİ baraj için ÇED olumlu raporu alıyor. Biz ilk olarak ÇED olumlu kararına dava açtık, 2018 yılında ÇED olumlu kararı iptal edildi. İptal kararından sonra DSİ tekrar ÇED olumlu kararı aldı. Baraj projesinin İstanbul’da yaşanan kuraklık gerekçesiyle hayata geçirilmek istendiği ifade ediliyor; aslında Kanal İstanbul’un yaratacağı susuzluğu bu projeyle kapatmaya çalışacaklar. Barajın koruma havzasıyla birlikte tarım arazileri, ormanlık olanlar sular altında kalacak. Ekosistemin bütünlüğü açısından da bu büyüklükte bir gölet İstanbul’da yaşanacak ani hava değişikliklerine ve afetlere de neden olabilir. ÇED raporlarında bu eksik bırakılıyor, sadece barajın yapılacağı bölgeye ilişkin bir inceleme var. Bu tür davalarda süresi 1 yıl olan ekolojik etki değerlendirmesi istenir. DSİ, etki değerlendirmesi için gereken 1 yıllık süreyi doldurmadan daha 3. ayda ‘biz buradaki eksiklikleri giderdik diyerek ÇED raporu için başvuruda bulundu ve ÇED olumlu raporu çıktı. Bu baraj projesiyle beraber İstanbul’u felakete mahkum bırakıyorlar. ‘Senin suyunu kestim; ya bu barajla suyunu karşılarsın ya da kuraklık çekersin’ diyorlar.

72 TAŞ OCAĞINDAN 23 TANESİ KANDIRA’DA

Sungurlu baraj projesi için bölge gezimizde, Kandıra Cezaevi’nin bulunduğu alana gelmeden aracımız yavaşlıyor. Sağ tarafta Kalyon inşaata ait kamyonlar yeni Kandıra yolunun inşaatından toplanan hafriyatları taşıyor. Az ötemizde bulunan alanda ise başka bir hareketlilik var; bize eşlik eden TMMOB İKK Sekreteri Murat Kürekçi’den öğrendiğimiz kadarıyla bu bölge daha önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından çöp depolama alanı olarak düşünülen ve Akademik Odalar Birliği tarafından da çöp depolama alanı için uygun görülmeyen bir alan. Şimdi bu alanda sessiz sedasız ve kimseye hiçbir açıklama yapılmadan bir şeyler yapılıyor.

VERİMLİ ARAZİLERİN ÜSTÜNE OSB YAPILIYOR

Yola devam ediyoruz. Hüseyin Yüce buranın yerlilerinden, bu nedenle gezdiğimiz her yeri avcunun içi gibi biliyor. Yine bir noktada duruyoruz. Yüzümüzü çevirdiğimiz gürgen ve meşe ağaçlarıyla kaplı yemyeşil ormanın tam ortasındaki çıplaklık, mevcut 2 taş ocağının ve yapılması planlanan 3’cüsünün bulunduğu alan. Kocaeli’ de bulunan 72 taş ocağından 23 tanesi Kandıra sınırları içerisinde yer alıyor. Gezimizin ilerleyen noktalarında kapanan bir taş ocağının geride bıraktığı tahribata da tanıklık edeceğiz. Taş ocaklarının yapıldığı bölgelerde hem aktif oldukları dönem boyunca hem de sonrasında bıraktıkları zarar çevreciler ve köylüler tarafından çokça dile getirildi.

Bir sonraki durağımız ise, 2010 yılından bu yana projesi devam eden Gıda Organize Sanayi Bölgesi’nin yapılacağı alan oluyor. Proje, 15 Temmuz Darbesi’nin ardından rafa kaldırılsa da sonrasında tekrar gündeme getiriliyor. Uzaktan izlediğimiz iş makinalarının dokundukları toprak un gibi dağılıyor. Burada Hüseyin Yüce giriyor söze: “Bu bölgenin toprağının tarım için çok elverişli olduğunu ortaya koyan raporlar var ama buna rağmen buradaki ısrar sürüyor. Bu alanda bulunan yerleşim alanlarından kalanlarda boşaltılacak. Organize sanayi bölgesi köylere giden suyu da kirletecek.”

Admin

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER